Baykar ülkeyi ayağa kaldırdı: Büyük darbe yedik
İnsansız hava araçları teknolojisindeki bilgi birikimini İtalyan Piaggio’nun 140 yıllık bilgi birikimi ve tecrübesiyle birleştirerek yakın zamanda Avrupa hava savunma pazarına giren Baykar’ın bu hamlesi bir ülkede paniğe neden oldu.

Yunan medyasından SLPress, Baykar’ın İtalyanlar ile kurduğu yakın ilişkinin Atina için büyük tehlike arz ettiğini yazdı.

X’ten Hermes’in çevirdiği haberin detayları şu şekilde: İtalya’nın Piaggio Aerospace’i Türk savunma sanayi lideri Baykar’a devretme kararı, Türkiye açısından yalnızca stratejik bir yatırım değil, aynı zamanda Avrupa savunma endüstrisinin kalbine açılan benzersiz bir kapı anlamına geliyor.

Bu mülkiyet değişimi, Yunan ulusal savunması açısından büyük bir diplomatik darbe niteliği taşıyor.

Zira İtalyan Piaggio şirketi, diğerlerinin yanı sıra, ABD’li Pratt & Whitney firmasıyla birlikte F-35 savaş uçağının önemli parçalarının üretimini gerçekleştiriyor ve ayrıca ABD ve Kanada’daki önde gelen şirketlerle de iş birliği içinde. Öte yandan Baykar Grubu, Türk savunma sanayisinin öncülerinden biri olup, en bilinen başarısı Bayraktar insansız hava araçları ile tanınıyor. Bundan böyle Piaggio’nun yenilikçi İHA sistemleriyle sinerji imkanına da sahip olacak.

Aynı zamanda Ankara, bir AB üyesi devletin stratejik öneme sahip şirketini kontrol ederek, İtalya üzerinden fiilen Avrupa savunma sanayisinin çekirdeğine erişim sağlamış oluyor.

Baykar’ın, Piaggio’nun insansız hava aracı teknolojileriyle yaratacağı sinerji, Türkiye’nin savunma teknolojilerindeki küresel rolünü daha da güçlendirirken; Roma’nın bu satışı “övgüyle ve kesin biçimde” onaylaması, Ankara’nın AB içindeki nüfuzunun ne denli arttığını da gözler önüne seriyor.

Bu adım, Rusya-Ukrayna savaşı ve ABD’nin Avrupa meselelerinden aşamalı olarak geri çekilmesiyle birlikte, üye ülkelerin savunma üretimini yeni mali araçlarla (EDIP programı, ReArm Europe/Readiness 2030 girişimi, SAFE Tüzüğü) geliştirmeye hazırlandığı bir döneme denk geliyor. Türkiye’nin hızlı hamlesi, Yunanistan’ın gecikmiş ve yetersiz caydırıcı girişimlerinin çok ötesine geçti.

Bu koşullar altında Atina için belki de geriye kalan tek seçenek, konuyu Avrupa Komisyonu’na resmen taşımak. Ancak bu, hem diplomatik hem de hukuki açıdan oldukça zorlu bir süreç anlamına geliyor.
Ömer Gülhan / YeniAkit