Selahattin Demirtaş’tan Terörsüz Türkiye açıklaması İsrail uyarısı: “Ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız”
HDP’nin tutuklu eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Terörsüz Türkiye mesajı verirken siyonist tehlikeye karşı uyarılarda bulunan Demirtaş, “Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 86 milyon bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız.” ifadelerini kullandı.

HDP’nin tutuklu eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
VATANIMIZI CANIMIZ PAHASINA SAVUNACAĞIZ
“Hamaset Değil Cesaret Zamanıdır” diyen Demirtaş, Türkiye üzerindeki siyonist tehlikeye karşı uyarılarda bulundu. Demirtaş, “Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felaketle sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, emperyalizm bin kazanmadan kimseye bir vermez. Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 86 milyon bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız.” ifadelerini kullandı.
Selahattin Demirtaş (AA)
İşte Demirtaş’ın açıklaması:
İran rejimi uzun yıllardır demokrasi ve insan haklarına tümden kapalı kalmakla, öncelikle kendi yurttaşlarına büyük haksızlık yapıyor. Ancak hiçbir gerekçe, emperyal müdahaleye haklılık kazandırmaz. İran’a yönelik askeri operasyonun durmasını ve müzakere masasına dönülmesini esas almamız gerekir. Fakat görünen o ki, Orta Doğu’ya emperyal müdahaleler, kendilerince sonuç alıncaya kadar durmayacak. Bizim, bölgesel barışı ilkesel olarak savunma ve bunun için yoğun çaba harcamanın yanı sıra, içeride de birliği ve barışı sağlamakta daha hızlı ve cesur hareket etmemiz gerekir.
Bu çerçevede;
1- Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı ve PKK’nin fesih kararıyla birlikte silahsızlanma sürecinin herhangi bir tahrik olmaya ya da provokasyona yer vermeden, etkili ve hızlı şekilde tamamlanması için tüm tarafların üstüne düşen görevi daha, cesaret ve ferasetle gösterebilmesi gerekir.
2- İç cepheyi güçlendirme amacına da adalet duygusunun gelişmesine de hizmet etmediği açık olan siyasi görünümlü yargı tacizlerine kesinlikle son verilmelidir. Ortada bir suç isnadı varsa bunun, tarafsızlığı ve bağımsızlığı sorgulanmayacak başsavcılar, savcılar ve yargıçlar eliyle yürütülmesi için gerekli adımlar atılmalıdır.
Seçilmiş belediye başkanları ve bürokratların tutuksuz yargılanmaları iç hukukumuzun da gereğidir ve bu konuda artık somut mesafe kat edilmeli, tahliyeler sağlanmalı, adil bir yargı süreciyle de davalar en hızlı şekilde sonuçlandırılmalıdır. Orta Doğu’daki ateş devasa bir yangına dönüşürken toplumu dışlayacak böylesi tutumlarda ısrar edilmemelidir.
3- Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felaketle sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, emperyalizm bin kazanmadan kimseye bir vermez. Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari’ye kadar 86 milyon bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız.
Demirtaş’ın açıklaması (Sosyal medya)
Kendi iç sorunlarımızı da kendi aramızda, karşılıklı güven çerçevesinde ve “kardeşlik ruhuyla” çözeceğiz. Bunun dışındaki her arayış sadece felaket getirir. Bu konuda ezberci, öfkeli, intikamcı ve kindar hiçbir yaklaşıma prim vermeyecek, cesur ve samimi olacağız.
4- Orta Doğu yangının kısa sürede sönmeyeceğini öngörerek kısa, orta ve uzun vadeli bir iç ve dış ortak politika hattının belirlenmesi ve her siyasi grubun bu hattı gönül rahatlığıyla savunabilmesi için Cumhurbaşkanı’nın davetiyle, TBMM’de tüm siyasi parti genel başkanlarıyla bir çalışma toplantısının en kısa zamanda yapılması yararlı olacaktır.
Belirttiğim noktaların hiçbiri iç politikada nezakete dayalı demokratik muhalefetin de iktidarın denetlenmesinin, eleştirilmesinin önünde engel değildir. Birlik ve beraberlik ancak demokratik dengeyle mümkün olabilir.
Türkiye çok zor bir dönemden geçmektedir. Ama şunu da biliyoruz: Mazlumun yanında yer almış bir halk olarak, kurtuluşunu da ancak ve ancak barış içinde bir arada yaşamayı başardığında sağlayabiliriz.
Bu kasırga bir gün elbette dinecek ve bizler bu toprakların kadim halkları olarak burada, bir arada, eşit ve özgür yaşayacağız.