Gerçek nükleer tehdit İran mı İsrail mi? Gizlice nükleer silah üreten: İsrail

Bugün tüm dünya İran, İsrail savaşına tanıklık ediyor. İsrail yıllardır İran’ın nükleer bir tehdit olduğunu savunuyor. Ancak söz konusu kendi nükleer programı olduğunda İsrail uluslararası kurumlar tarafından dahi denetlenemiyor. A Haber’in hazırladığı Perspektif’ yeni bölümünde İsrail’in gizlice yürüttüğü nükleer çalışmaları ekrana getirdi. İşte tüm detaylar…
İsrail yıllardır İran’ın nükleer silah geliştirdiğini iddia ederek kendini savunuyor. Ancak İsrail’in nükleer programı, uluslararası kurumların denetimine kapalı tutuluyor ve bu durum, bölgedeki gerçek nükleer tehdidin kim olduğunu tartışmaya açıyor. A Haber’in hazırladığı ve editörümüz Kübra Urhan’ın sunduğu Perspektif programı İsrail’in gizli nükleer çalışmalarını gözler önüne serdi.
Ekran görüntüsü / A Haber
GİZLİCE NÜKLEER SİLAH ÜRETİYOR
Orta Doğu’da gerçek nükleer tehlike İran mı yoksa İsrail mi? Uluslararası kurumlar, ülkeler, nükleer tehlike denince ilk olarak İran’a işaret ediyor. Tahran’daki tesislerin her hareketi yakından izleniyor. Ama Necef Çölü’nde gizlenen tehlikeden kimse bahsetmiyor. İsrail hiçbir denetime tabi tutulmadan, hiç kimseye hesap vermeden gizlice nükleer silah üretiyor.
Ekran görüntüsü / A Haber
FAS ASILLI MÜHENDİS İFŞA ETTİ
5 Ekim 1986. Fas asıllı mühendis Mordehay Vanunu, İngiliz The Sunday Times gazetesine sızdırdığı belgelerle dünyanın en gizli nükleer sırlarından birini ifşa etti. Bu sır İsrail’in nükleer çalışmalarıydı. Haberde Necef Çölü’nün ortasında Dimona nükleer tesisine ait fotoğraflar yer alıyordu.
Ekran görüntüsü / A Haber
MOSSAD OYUNUNA GELDİ
Mordehay Vanunu nükleer tesiste çalıştığı dönemde kendi kamerasıyla kayda almıştı bu görüntüleri. O dönem ABD tarafından çekilen uydu görüntüleri de fotoğraflar arasındaydı. Peki bu ifşa sonrası Vanunu’ya ne mi oldu? Haberin hemen ardından tanıştığı ve hoşlandığı bir kadının ikna etmesiyle Londra’dan Roma’ya taşınmaya karar verdi. Ancak bu kadın Mossad’da çalışıyordu. Mossad ajanları Vanunu’yu Roma’ya ayak basar basmaz yakaladı. Vanunu İsrail’de yargılandı ve 18 yıl hapse mahkum edildi. Bu sürenin 11 yılını ise hücre hapsinde geçirdi.
Vanunu yaptığı bir konuşmada, “1986’da beni Roma’dan kaçırdıklarından beri nükleer bir rehineyim. Bir insan olarak siyasi görüşlerimi, fikirlerimi ifade etme hakkım var. Benim artık bir sırrım yok. Sırrı olan biri varsa o da İsrail’dir. İsrail’in nükleer silahları var. Evet, İsrail bu silaha sahip.” demişti.
Ekran görüntüsü / A Haber
DİMONA’DA FRANSA PARMAĞI
Vanunu’nun tutuklanmasının ardından 30 Kasım 1991’de 16 İsrail vatandaşı Dimona Nükleer Tesisi’nin önünde protesto düzenledi ve nükleer tesisin kaldırılmasını talep etti. Karşılarındaysa neredeyse tüm Necef polisinin buldular.
1950’lerin sonunda kurulan Dimona Nükleer Tesisi’nin inşası Fransa’nın desteğiyle tamamlanmıştı. İsrail tesiste plütonyum üretimi, nükleer silah geliştirme ve üretimi konusunda çalışmalar yapıyor.
Ekran görüntüsü / A Haber
NÜKLEER BOMBA KONUSUNDA ASIL TEHLİKE İSRAİL
Vanunu’nun yıllar önce yaptığı ifşa yalnızca İsrail’in nükleer kapasitesini açığa çıkarmadı, aynı zamanda Orta Doğu’daki güç dengelerini ve küresel nükleer silah denetimi tartışmalarını da gündeme getirdi. İsrail hiçbir zaman resmen nükleer silaha sahip olduğunu kabul etmedi. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na da taraf olmadı. Yani Orta Doğu’da nükleer bir tehlike varsa, burada aklımıza ilk gelen ülkenin İran değil, İsrail olması gerekiyor. Bu öyle bir tehlike ki, denetimi yok. Üretilen kitle imha silahları konusunda hiçbir resmi açıklama yok.
SOREK’İ ABD KENDİ ELİYLE KURDU
1960’lardaysa Tel Aviv yakınlarındaki Yavne bölgesinde bu kez ABD’nin desteğiyle Sorek Nükleer Tesisi inşa edildi. İsrail söz konusu nükleer santralin sivil amaçlarla kullanıldığını iddia ediyor. Ancak bu kulağa pek de inandırıcı gelmiyor. Çünkü Sorek nükleer santrali konusunda İsrail’in Atom Enerjisi Ajansıyla bir işbirliği söz konusu.
Ekran görüntüsü / A Haber
GROSSİ VE İSRAİL İŞBİRLİĞİ
12 Haziran’da İran basını, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Başkanı Rafael Grossi ile İsrail arasında 2016’dan bu yana süregelen ilişkisini belgelerle ortaya çıkardı. O belgelerde Grossi’nin İsrail lehinde hareket ettiği açıkça görülüyor ve Sorek nükleer tesisine işaret ediliyor.
Grossi, “Basında bazı haberler gördük. Bu konuda İsrail’le resmi bir iletişimimiz olmadı. Her halükarda bu bir araştırma tesisi olan Sorek’e atıfta bulunuyor. Normalde insanlar bana İsrail’i denetlemediğimizi söylüyor ama denetliyoruz. Sadece programın diğer stratejik kısımlarını denetlemiyoruz.” İfadelerini kullanmıştı.
Ekran görüntüsü / A Haber
GERÇEĞE KATİL PERDESİ
Netanyahu her fırsatta, her platformda İran’ın bir nükleer tehdit olduğunu dile getirdi. Soykırımcı Netanyahui “İran’ın nükleer silah programı konusunda uranyum zenginleştirmeyi tamamlamadan önce net bir kırmızı çizgi çizmelidir. İran nükleer bir güce sahip olmadığı konusunda yalan söyledi. İran’ın nükleer programı ortadan kaldırılmadığı için tam bir nükleer cephanelik üretme imkanı olacak.” demişti.
Ekran görüntüsü / A Haber
SAVAŞI İSRAİL BAŞLATTI
Bugünse dünya İran-İsrail savaşına tanıklık ediyor. Saldırılarda en dikkat çekici detaylardan biri ise İsrail’in 14 İranlı nükleer bilimciyi nokta atışlarla öldürmesi. Peki bu bilim adamlarından İsrail’in nasıl haberi oldu? Yine İran basınında yer alan haberlerde saldırıların öncesinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun İranlı nükleer bilimcilerin isimlerini İsrail’e verdiği yazıldı. Bu da İsrail’in İranlı nükleer bilimcileri nasıl eliyle koymuş gibi hedef aldığını açıklıyor.
Nükleer silahlar bugün ülkelerin elinde bir caydırıcılık aracı olarak kullanılıyor. Ancak Gazze’deki katliamda tüm dünya İsrail’in vahşette nasıl sınır tanımadığını gördü. Peki İsrail ürettiği nükleer silahları sadece caydırıcı bir güç olarak kullanmakla yetinir mi?
Ekran görüntüsü / A Haber
ABD VE İSRAİL’İN NÜKLEER TOPLANTISI
İsrail tüm bunları tek başına mı yapıyor? Tabii ki hayır. Okyanus ötesindeki hamisi Amerika Birleşik Devletleri başından beri İsrail’in nükleer çalışmalarında da en büyük destekçisi. 1969’da dönemin ABD Başkanı Richard Nixon ve İsrail Başbakanı Golda Meir, kapalı kapılar ardında bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ana gündemi İsrail’in nükleer çalışmalarıydı. Toplantıda varılan kararla İsrail’in nükleer silaha sahip olabileceği ancak bunu hiçbir zaman açıklamayacağı yönünde bir uzlaşma sağlandı. Amerikan hükümetleri İsrail’in nükleer faaliyetlerini bildikleri halde konuşmaktan kaçındılar.
Ancak 1973 Yom Kippur olarak adlandırılan Arap-İsrail Savaşı başladığında İsrail için nükleer silah kullanma seçeneği de masadaydı. İsrail’in 1973 yılında dahi sahada aktif olarak kullanabileceği bir nükleer silah kapasitesi vardı ve dün kullanmadığı bu kitle imha silahını bugün kullanmayacağının bir garantisi yok.
Ekran görüntüsü / A Haber
TEK TARAFLI DENETİM ÇOK TARAFLI YIKIM
İran nasıl denetleniyorsa İsrail’in nükleer faaliyetlerinin de aynı şeffaflık ve titizlikle denetlenmesi gerekiyor. Çünkü İsrail’in sadece nükleer gücü değil, Orta Doğu’daki varlığı bile küresel barış için başlı başına bir risk unsuruyken tek taraflı denetim çok taraflı yıkımı da beraberinde getiriyor.